7 Mayıs 2024 Salı

karanlıkların efendisi

geri geliyorlar
tüm renkleri dünyanın
gürültünün arasındaki sessiz kuş cıvıltıları
tüylerimi diken diken eden o heyecanları hayatın
gençliğe benzer bir coşku fırtınası
sanki hiç gitmemişler gibi
geri geliyorlar

sanki kuruyup boşalmış, çatlaklarla bezenmiş nehir yatağına dokunan
o ilk cılız su damarı, o tozlarla kaplı, çatlakların birinin içinde kaybolan
sessizce süzülür gibi akıp gelen o ilk cılız su damarı gibi
öyle geliyorlar
setleri yıka yıka değil belki
ama o günleri hatırlatıyorlar
her yer o kadar kupkuru ki, gazel olmuş toprağa değen o suyun kokusu
öyle tanıdık ve öyle uzak ki - uzaktı ki
nasıl unutmuş olabilirsin o kokuyu
ve unutmamışsın işte 
geri geliyorlar

tüm güzelliklerini taşıyorlar boşa geçmiş zamanın
tüm yoksunluklarını taşıyorlar kayıp yılların
o yüzden biraz da pişmanlığını
kendim olmamış olduğum
başkalarının kanıyla hayat bulduğum
başka bir derinin sıcaklığını giyindiğim
ölmemek için tutunmak zorunda kaldığım
başka çeşit bir ölümün
pişmanlığıyla geliyorlar

ve aslında sadece renkler değil geri gelen
biliyorsun sadece renkler değil
renkler asla kendi başlarına gelemezler biliyorsun artık
korktuğun, hep korktuğun, tanıdıkça daha da çok korktuğun
bir şeylerle geliyorlar
renklerin ve cümbüşün arkasında gizledikleri
o kocaman karanlık
gözünün içine fazlaca baktığında, kendisine dönüştüğün
her şeyi kaplayan, her şeyin kendisine bulandığı
o kocaman karanlık / yokluk / boşluk / anlamsızlık
her şeyin çok anlamlı yüce tanrısı
bin bir ismiyle teşrif edecek, biliyorsun
bu renkler, bu sesler, bu gürültülü ihtişam
onun gelişinin bir habercisi sadece, biliyorsun
geri geliyor

geliyor
tekrar ve yeniden yenileceğim - yenecek
önünde diz çökeceğim - çöktürecek
ayaklarına secde edeceğim - ettirecek
o gönlümün karanlık efendisi
geliyor işte beni teslim almaya
daha önce onlarca kez yaptığı gibi
bu kez de yine şüphesiz
kavrayacak beni o en zayıf yerimden
bulacak yine yumuşacık yaralarımı
pes ettirene kadar akıtacak kanımı

ve ben bir kez daha kaçıp sığınacağım
saklanacağım kendimden bile
kendim olmadığım için beni bulamayacağı
o ölüme en çok benzeyen hayatta kaldığım
neresi olduğunu da hiç anlamadığım
duygusuzluklar labirentime
alın bütün renkleri diyeceğim yine
alın her şey gri olsun
yeter ki içlerinde siyah olmasın
karanlık olmasın
beni bulmasın diyeceğim
hep buluyor çünkü

şimdi ise her şey işte ne kadar güzel
geri geliyorlar
tüm renkleri dünyanın
gürültünün arasındaki sessiz kuş cıvıltıları
tüylerimi diken diken eden o heyecanları hayatın
o gelene kadar
o gönlümün karanlık efendisi
bin bir ismiyle ve çok anlamlılığıyla
gelip de kapımın eşiğinde durup
adımı çağırana kadar
tadını çıkarmalıyım
bu gerçekten yaşadım diyebildiğim
kısacık kelebek hayatımı
sonuna kadar içime çekmeliyim
tüm damarlarıma hücrelerime kadar doldurmalıyım
doldurmalıyım ki unutmam uzun sürsün
şimdi yaşamalıyım yaşanacak ne varsa - ne kaldıysa
fazla sürmeyecek çünkü
duyuyorum yaklaşan adımlarını
geliyor ve can alan nefesi
neredeyse kapımda

o gelene kadar ben
kendime bir şarkı söyleyeceğim:

"cenneti başka yerde aramayı bıraktım
içimde taşıdığım cehennemi de
kendimde aramayı bıraktım"

kendi kendime bunu söyleyeceğim
o gelene kadar
ve o geldikten sonra da
dayanabildiğim kadar
nefesim kuruyup
düşüncelerim paramparça olana kadar
bunu söyleyeceğim
evet bunu söyleyeceğim
kendime
ve söylemeyi öğrendiğim kadar
öğreneceğim dinlemeyi de...

                                                                    İstanbul
                                                                                    07.05.2024