29 Eylül 2015 Salı

kırıntı

müthiş bir rönesans çiçeğe duran
evde değil kapıda

(Bursa - 29.09.2015)

16 Eylül 2015 Çarşamba

insanal

bak nasıl da insanız hepimiz
şu kendi halinde sallanan ağaç
yavrusunun peşinde koşan kedi
çöpleri iştahla deşen karga
çürük bir elmaya üşüşen sinek
bıçağının kanını silen kasap

                           Bursa - 15.09.2015


15 Eylül 2015 Salı

kırıntı

ağız tadıyla ölecek kadar
genç değiliz artık

(Bursa - 15.09.2015)

kırıntılar

işte o çok şey beklediğin
günün sonu
hani çok şey olacaktı, yaşanacaktı
yarım kalmış her şeyi tamamlayacaktı
o gün bugün
işte
son saati
son dakikası

orada
üzerine fazlaca şey koyduğun masa
raflarından kitaplar taşan kitaplık
çarpıyor, tekliyor, çarpıyor yine
işte o içinde çok şey birikmiş yürek
her şey gibi boşmuş, bomboşmuş sanki
bu içine her şeyi tıktığın kafa

sonra orada bir yerde yaşam
o kadar yoğun ki 
o kadar dolu
ve bir uykusuzluk
cin gibi
çarpıp duruyor içimde
çarpıp duruyor 
nefes almadan

bak geliyor
bak dönüyor yine
vazgeçip gitme vakti 
tam zamanında
içinde yuvalanan
hıçkırıklarından tanırsın
hiç geç kalmaz

işte o çok şey beklediğim
günün sonu
boşuna
beklemişim
kendimi yanlış yerlerde
yanlış zamanlarda
yanlış evlerde
hiç girmediğim odalarda, sokaklarda

vazgeçebilseymişim
beklemekten
gelmekten vazgeçebildiğim kadar

taştı deniz
yıkandı kum
bir yanım su
her yanım kum
içime doldu 
yıllar sadece
ben hep 
çocuktum

bu dil değişecek
değişecek bu yürek
birileri durdursun yalnızlığımı
bir tren gibi delip geçiyor zaman
geçiyor ah geçiyor ömrümün ortasından
öpeyim de geçsin
seni

her şeyi paylaşırım
her şeyi birleştirir dururum da
şaşırırım karmaşıklığına şeylerin
şaşarım tekdüzeliğine evrenin
sonra da anlayamayışıma
evreni
ama daha çok da seni
hatta sensizliği

yanıyorum sanıyordum aklı sıra
aslında düpedüz boğuluyordum
otopsi / ölüm nedeni:
zamansızlık
o kadar çok şey varmış ki yetişilecek
zaman bulamamışım hepsine geç kalmaya

ne sen geldin / ne ben öldüm
sen gelmemekten vazgeçmedin
ben vazgeçmedim beklemekten
kaplıyordun her yeri
gökyüzümdün
bense yağmayan bir buluttum sadece
içinde

gelseydin delirirdim
gelseydin duramazdım ayakta
gelseydin sığmazdı kanatlarım dünyaya

gel vur beni
vur ki bitsin bu başıma vuran 
canıma tak eden ölümsüzlük

çıkıp gittiğin kapıdan çıktı geldi mutluluk
bırakıp gittiğin yerleri yaşam doldurdu

oy kanatlar
sizin yatacak yeriniz yok
benimse uçaçak göğüm
düşecek dermanım yok

(Bursa - 15.09.2015)

10 Eylül 2015 Perşembe

kırıntı

beynim küçük
tapıyorum
tapınaklar yapıyorum
kendime

(Bursa - 10.09.2015)