off yıldızlar dağılın
yetmiyor karanlığım
(Bursa- 31.08.2014)
Etiketler
kırıntılarım
(281)
şiirlerim
(139)
denemelerim
(30)
yarım şiirlerim
(30)
nadasta
(5)
giriş cümleleri
(1)
31 Ağustos 2014 Pazar
grotesk
saat sabahın dördü
uyanıyorum
sanki bir şey yapmam gerekiyor
denizleri mi sulamalıyım?
hayır hayır bu değil
üzerime örtündüğüm
bir depresyon mavisi mi?
beni sıcak tutsun diye
bir yalan mı yoksa
her gün yeniden inandığım?
her şey tozdan aslında
savaşlar, cd'ler, aşklar
zafer kuşları, altın ve turuncu bronz
yazık sadece biz öpücük ve tükürükteniz
niye ölmeyelim?
doğumumuz silinip gidiyor çoktandır
zaten
yavaş bir ağaca hareket veren
o ilk tanrının uyuşukluğuyla
geçmiyor ağlamaklı bir öğle sonrası
zamanın ağır yükü
katman katman açılıyor
aralarında sıkışmış
daha olmamış kadar yeni duran
antik anılar
takılıp kalmış aklımın ortasında
yalayıp duruyor gri hücrelerimi
dili alevli ejderhalar gibi
kuytu bir yerlerime çöreklenmiş
dağlıyor berrak bir sisin içinden
ve emirler yağdırıyor
ve sonunda
işte yüzler
çıkıyorlar yavaş yavaş
üzerlerini örttüğüm yerlerinden
maskeleri abuk subuk çürümüş
pili biten bir güneş
sırtını dağlara dönmüş
rüzgara gömülmüş ağaçlar
nemleriyle kavrulmuş tatlı su yosunları
fil yumurtaları gibi ansızın karşıma çıkan
o soğuk gemiler nerede
küçük yelkenleriyle
içimde yaralar açan?
bu dünyanın dışına yürüyoruz
güneş arkamızdan doğacak
bulutları soluyacağız ya sonra
içimizde saf kırmızı bir gökkuşağı
bırakarak gitsin diye ansızın
bir yalvarmadığımız kalacak
sanki bir şey yapmam gerekiyor
denizleri mi sulamalıyım?
hayır hayır bu değil
bir savaş gerekiyor
savaşmam gerekiyor
elimde ne varsa
küfrede ede fırlatmam gerekiyor
yaralarından çiçek açan
görünmez bir düşmana
hayır hayır bu değil
ama sonunda o olacak
iyi huylu çıktı savaş
bak opak ve ışık yutan
bir şeyler bulacağımı umduğum
o eski el değmemiş savaş meydanlarında
kanın köpürdüğü
kanın tere ve kurşuna karıştığı
eskiyip giden ruhların nefesini tükettiği
kokuşmuş siperlerini
kanla karışık bir yağmurun doldurduğu
bu kusarak atamayacağın tiksintiye rağmen
iyi huylu çıktı savaş
düpedüz yalan desem
başta kendim inanmam
tüm ölümlere taziye sun
ölümlü olmak bunu gerektirir
diyorum bir yandan da
şu an işte aynı meydan
tırlar oyuyorlar vadiyi
yeşil hayalleri taşıyorlar
ve uzak şehirlerin yağmasını
oradan oraya
bir şeylere benziyor bu
bununla tamamen alakasız
aşkın engellenemez büyüyüp gitmesi
bastırmamıza rağmen
öldürüp boğmamıza rağmen
filiz vermesi eğreti zamanlarda
eğreti insanlara
hayır hayır bu değil
sonra bir şey buldum yine de
öpücükleri rüzgarlar doğuran
eğer
o şey
biriyse
sendin.
Bursa - 31.08.2014
uyanıyorum
sanki bir şey yapmam gerekiyor
denizleri mi sulamalıyım?
hayır hayır bu değil
üzerime örtündüğüm
bir depresyon mavisi mi?
beni sıcak tutsun diye
bir yalan mı yoksa
her gün yeniden inandığım?
her şey tozdan aslında
savaşlar, cd'ler, aşklar
zafer kuşları, altın ve turuncu bronz
yazık sadece biz öpücük ve tükürükteniz
niye ölmeyelim?
doğumumuz silinip gidiyor çoktandır
zaten
yavaş bir ağaca hareket veren
o ilk tanrının uyuşukluğuyla
geçmiyor ağlamaklı bir öğle sonrası
zamanın ağır yükü
katman katman açılıyor
aralarında sıkışmış
daha olmamış kadar yeni duran
antik anılar
takılıp kalmış aklımın ortasında
yalayıp duruyor gri hücrelerimi
dili alevli ejderhalar gibi
kuytu bir yerlerime çöreklenmiş
dağlıyor berrak bir sisin içinden
ve emirler yağdırıyor
ve sonunda
işte yüzler
çıkıyorlar yavaş yavaş
üzerlerini örttüğüm yerlerinden
maskeleri abuk subuk çürümüş
şekilsiz eciş bücüş suratlarıyla
çok iyi tanıyorum hepsini
mevsimler kaçışıyor
aylarla savaşak
tatil boyu denizleri hidrojenle bombalayanpili biten bir güneş
sırtını dağlara dönmüş
rüzgara gömülmüş ağaçlar
nemleriyle kavrulmuş tatlı su yosunları
fil yumurtaları gibi ansızın karşıma çıkan
o soğuk gemiler nerede
küçük yelkenleriyle
içimde yaralar açan?
bu dünyanın dışına yürüyoruz
güneş arkamızdan doğacak
bulutları soluyacağız ya sonra
içimizde saf kırmızı bir gökkuşağı
bırakarak gitsin diye ansızın
bir yalvarmadığımız kalacak
sanki bir şey yapmam gerekiyor
denizleri mi sulamalıyım?
hayır hayır bu değil
bir savaş gerekiyor
savaşmam gerekiyor
elimde ne varsa
küfrede ede fırlatmam gerekiyor
yaralarından çiçek açan
görünmez bir düşmana
hayır hayır bu değil
ama sonunda o olacak
iyi huylu çıktı savaş
bak opak ve ışık yutan
bir şeyler bulacağımı umduğum
o eski el değmemiş savaş meydanlarında
kanın köpürdüğü
kanın tere ve kurşuna karıştığı
eskiyip giden ruhların nefesini tükettiği
kokuşmuş siperlerini
kanla karışık bir yağmurun doldurduğu
bu kusarak atamayacağın tiksintiye rağmen
iyi huylu çıktı savaş
düpedüz yalan desem
başta kendim inanmam
tüm ölümlere taziye sun
ölümlü olmak bunu gerektirir
diyorum bir yandan da
şu an işte aynı meydan
tırlar oyuyorlar vadiyi
yeşil hayalleri taşıyorlar
ve uzak şehirlerin yağmasını
oradan oraya
bir şeylere benziyor bu
bununla tamamen alakasız
aşkın engellenemez büyüyüp gitmesi
bastırmamıza rağmen
öldürüp boğmamıza rağmen
filiz vermesi eğreti zamanlarda
eğreti insanlara
hayır hayır bu değil
sonra bir şey buldum yine de
öpücükleri rüzgarlar doğuran
eğer
o şey
biriyse
sendin.
Bursa - 31.08.2014
30 Ağustos 2014 Cumartesi
kırıntı
çilekler gibi çürürken
bütün birliktelikler
kimseye boyun eğmeyen
bir yalnızlığı büyütüyorum
(Bursa - 30.08.2014)
bütün birliktelikler
kimseye boyun eğmeyen
bir yalnızlığı büyütüyorum
(Bursa - 30.08.2014)
29 Ağustos 2014 Cuma
phyrrus
zaferleriyle sarhoş bulutların
tam altında ben sırılsıklam
hepimiz öleceğiz diyorlar
kendimizi tüketeceğiz
başkalarına dağılacak yüreklerimiz
yanılıyorlar aslında
ama sadece geçici olarak
tanrıların üzerinde bir yağmur olacak
tanrıların üzerine titrediği bir huzursuzluk
antik çağın çamurlarına bulanmış
korkak bıçaklar ölüyor bedenlerimizde
her an ve her tıkırtısında zamanın
ruhlarımız üşüşüyor yaralarımıza
durmaksızın
doğumum çıktı artık bir kere denetimimden
zıvanadan çıktı, kaydı gitti avuçlarımdan
kendini tut ve kendini unut bu yüzden
ne var oldun, ne de yok oldun aslında
aldığın her nefes bir phyrrus zaferiydi
uyan uyan içinde yanıbaşında
zaman doğmamış bir piçi boğazlamakta
baştan bilmeliydin aslında
yüzyıllardır kurulmuş bir kanlı tuzaktı
ışığın geldiği tarafta bir şeyler eksik
bir gariplik, bir huzursuzluk sezmeliydin
bir tuhaflık bir tekinsizliği kusuyor delik
sana dönük namlusundan dünyanın
yine de bile bile üzerine yürüdüğün
nefesinle nefes nefese nefessiz
kendini yaşam sandığın bir boşluğa bıraktığın
boyun eğen bir inatla ölümüne koştuğun
en acısı aslında bir bilge gibi sezdin
ama bu işler böyledir hayatta
teslim olanları vururlar en sonunda
tabii o zaman bunu bilemezdin
Bursa - 29.08.2014
tam altında ben sırılsıklam
hepimiz öleceğiz diyorlar
kendimizi tüketeceğiz
başkalarına dağılacak yüreklerimiz
yanılıyorlar aslında
ama sadece geçici olarak
tanrıların üzerinde bir yağmur olacak
tanrıların üzerine titrediği bir huzursuzluk
antik çağın çamurlarına bulanmış
korkak bıçaklar ölüyor bedenlerimizde
her an ve her tıkırtısında zamanın
ruhlarımız üşüşüyor yaralarımıza
durmaksızın
doğumum çıktı artık bir kere denetimimden
zıvanadan çıktı, kaydı gitti avuçlarımdan
kendini tut ve kendini unut bu yüzden
ne var oldun, ne de yok oldun aslında
aldığın her nefes bir phyrrus zaferiydi
uyan uyan içinde yanıbaşında
zaman doğmamış bir piçi boğazlamakta
baştan bilmeliydin aslında
yüzyıllardır kurulmuş bir kanlı tuzaktı
ışığın geldiği tarafta bir şeyler eksik
bir gariplik, bir huzursuzluk sezmeliydin
bir tuhaflık bir tekinsizliği kusuyor delik
sana dönük namlusundan dünyanın
yine de bile bile üzerine yürüdüğün
nefesinle nefes nefese nefessiz
kendini yaşam sandığın bir boşluğa bıraktığın
boyun eğen bir inatla ölümüne koştuğun
en acısı aslında bir bilge gibi sezdin
ama bu işler böyledir hayatta
teslim olanları vururlar en sonunda
tabii o zaman bunu bilemezdin
Bursa - 29.08.2014
26 Ağustos 2014 Salı
ıslaklığıyla
kendi kendine geçen
bir tek zaman
neden biter ki bir şarkı
ben bitmemişken
ben iyisi mi yatayım
ben iyisi mi yatayım mı dedim
yok aslında öyle değil
aslında evimin ortasından
geçen bir kuru nehir
kelimelerimi alıp sürüklüyor
yerlerinden oynatıyor cümlelerimi
bakıyorum köşede
üzerine yağ dökülmüş
bir viyolonsel
hiç içmediğim kadar yalnızım
kendi haline bıraktığımda
bir tek çamaşır makinası dönüyor
bir de başım
ben iyisi mi yatayım
yoksa geçmeyecek bu sıkıntısı dünyanın
kendi kendine geçen
bir tek zaman demiştim
ha bir de dünya dönüyor
unutmuşum
dünya
dikkatlice baksanız
sırılsıklam aslında
kendi ıslaklığından
Bursa - 26.08.2014
bir tek zaman
neden biter ki bir şarkı
ben bitmemişken
ben iyisi mi yatayım
ben iyisi mi yatayım mı dedim
yok aslında öyle değil
aslında evimin ortasından
geçen bir kuru nehir
kelimelerimi alıp sürüklüyor
yerlerinden oynatıyor cümlelerimi
bakıyorum köşede
üzerine yağ dökülmüş
bir viyolonsel
hiç içmediğim kadar yalnızım
kendi haline bıraktığımda
bir tek çamaşır makinası dönüyor
bir de başım
ben iyisi mi yatayım
yoksa geçmeyecek bu sıkıntısı dünyanın
kendi kendine geçen
bir tek zaman demiştim
ha bir de dünya dönüyor
unutmuşum
dünya
dikkatlice baksanız
sırılsıklam aslında
kendi ıslaklığından
Bursa - 26.08.2014
25 Ağustos 2014 Pazartesi
kırıntı
aslında çimler güzel kokuyor
güneşin ve tohumun son bulduğu
bir biçme makinasının ağzında
bırakıp gittiklerinde başlarını
danslarını, dokunuşlarını
aslında
(Bursa - 25.08.2014)
güneşin ve tohumun son bulduğu
bir biçme makinasının ağzında
bırakıp gittiklerinde başlarını
danslarını, dokunuşlarını
aslında
(Bursa - 25.08.2014)
24 Ağustos 2014 Pazar
kırıntı
içime bir bulut düştü
- beni içinde erit
zaman düştü / mekan düştü
kanıma damarlarımın
gölgeleri üşüştü
damla damla ruhlarıyla
suladılar yollarımı
sana giden / senden giden
kör satırlarla budadılar
çiçek açmış kollarımı
içime susuzluk çöktü
- beni ölüm gibi iç
zaten elimden kayıyor
tuzbuz olup dağılıyor zaman
toplayabilirsen topla
(Bursa - 24.08.2014)
- beni içinde erit
zaman düştü / mekan düştü
kanıma damarlarımın
gölgeleri üşüştü
damla damla ruhlarıyla
suladılar yollarımı
sana giden / senden giden
kör satırlarla budadılar
çiçek açmış kollarımı
içime susuzluk çöktü
- beni ölüm gibi iç
zaten elimden kayıyor
tuzbuz olup dağılıyor zaman
toplayabilirsen topla
(Bursa - 24.08.2014)
23 Ağustos 2014 Cumartesi
17 Ağustos 2014 Pazar
15 Ağustos 2014 Cuma
12 Ağustos 2014 Salı
kırıntı
ne yaptığımı anlamaya
gidiyorum dönmüyorum
yazları kurak ve sıcak
bakışları sert ve serin...
(Bursa - 12.08.2014)
gidiyorum dönmüyorum
yazları kurak ve sıcak
bakışları sert ve serin...
(Bursa - 12.08.2014)
yıkık yarım köprüler
yarım kalıp duruyor
neye elimi atsam
sanki hayatım boyu
bütün yapıp durduğum
binlerce yarım kalan
köprüler kurup durmak
bu yakanın taşlarından
kendi kemerlerinden asılmış
köprü mezarlıkları
kendi ölümlerime
dokunup donup kalan
sonra baharlar sonra
sanki kurmuşum gibi
kendimi karşı tarafa
kavuşturmuşum gibi
yani bitirmişim de
sonra unutmuşum gibi
yıkılıyor içimde
ne ara kurduğumu
asla anlamadığım
can damarı köprüler
beni sana bağlayan
beni her şeye bağlayan
sanki her şey ötede
ben burada kalmışım
asırlık kemerleri
dağılıyor içime
oysa az önce yoktular
ya da ben öyle sanmışım
sonra aslında bir de
yeni karanlıklar buldum kendime
kendime geç kaldığım
bir anlık mevsimlerde
aşktan alev aldığım
beni kışlara boğan
içimden ölü doğan
Bursa - 12.08.2014
neye elimi atsam
sanki hayatım boyu
bütün yapıp durduğum
binlerce yarım kalan
köprüler kurup durmak
bu yakanın taşlarından
kendi kemerlerinden asılmış
köprü mezarlıkları
kendi ölümlerime
dokunup donup kalan
sonra baharlar sonra
sanki kurmuşum gibi
kendimi karşı tarafa
kavuşturmuşum gibi
yani bitirmişim de
sonra unutmuşum gibi
yıkılıyor içimde
ne ara kurduğumu
asla anlamadığım
can damarı köprüler
beni sana bağlayan
beni her şeye bağlayan
sanki her şey ötede
ben burada kalmışım
asırlık kemerleri
dağılıyor içime
oysa az önce yoktular
ya da ben öyle sanmışım
sonra aslında bir de
yeni karanlıklar buldum kendime
kendime geç kaldığım
bir anlık mevsimlerde
aşktan alev aldığım
beni kışlara boğan
içimden ölü doğan
Bursa - 12.08.2014
Deneme
Aziz Nesin'in ülkenin %60'ı aptaldır derken ne kadar iyimser ve Türk milletine ne kadar da olduğundan kat kat fazla paye verdiğini şimdi anlıyorum.
Ülkenin %60'ının aptal olduğu doğru. Peki hangi %60'ı? Sizin içinde bulunmadığınız %60'ı değil mi? Cahil bırakılmış, körü körüne bir adamın peşinden koşan, ne yapsan anlamayan, akılla, rasyonalizmle değil, ırkla, kanla, inançla, batıllıkla hareket eden %60'ı değil mi? Oysa siz CHP seçmeni öyle misiniz ya, küçüklükten beri kendinizi bir şey sanacak ölçüde iyi yetiştirildiniz, tüm pozitif ve sosyal bilimlere hakimsiniz ya, bilimsel teorilere, sosyoekonomik araştırmalara, ekonomiye vakıfsınız ya, bunu yapmamış, yapamamış kesimlere burun kıvırabilirsiniz. Onları hör görebilirsiniz. Öyle ya, onlar da okuyup öğrenselerdi canım. Bu bilgiler size altın tepside mi sunuldu sanki, çalıştınız, çabaladınız, kitaplara gömüldünüz, ders başında sabahladınız, onlar kıçlarının üstünde rahat rahat otururken öyle değil mi? Onlar sokakta ayakkabı boyarken, çöpleri karıştırırken, oto sanayide yağlı ve nasırlı elleriyle arabanızı tamir ederken, inşaatlarda, madenlerde, tersanelerde güvenliksiz koşullarda sizin gibi çok bilmiş, okumuşlar tarafından çalışmak zorunda bırakılırken. Sonra sizin gibi çok bilmiş, okumuş bazı mühendis, ekonomist başbakanlar, sizin gibi okumuş çok bilmiş iş adamlarıyla birlikte, bu bilerek cahil bıraktıkları insanları dinle, inançla, ırkla, ilkellikle manipule edip sömürürlerken seyrettiniz. Varoşlarda, kokuşmuş kenar mahallelerde bu insanlar yoksul ve yoksun bırakılırken, bu hayatı hakettiklerini düşündünüz değil mi? Siz de sonuçta bir çalışandınız ve sömürülüyordunuz değil mi? Ne yapabilirdiniz ki? Sonuçta daha iyi bir arabaya, daha büyük bir eve, bir yaz tatiline ihtiyacınız vardı.
Sonra birisi çıktı geldi. Onlardan birisi. Cahil ve ilkel birisi. Bu sefer onların dilinden konuştu. Onlara değer veriyormuş gibi yapabildi. Onları aslında sömürmüyormuş gibi yapabildi. Onları birleştirdi. Kendisinden bir kahraman, kendisine tapan hayranlarından yenilmez bir ordu yarattı. Burun kıvırdınız değil mi? Bu cahil halk adam olmaz, gerçeği görmez değil mi?
Peki elinizi hiç taşın altına koydunuz mu? Bir kere olsun kendiniz için değil, toplum için, bu ülkenin %60 aptallarını anlamak için, ne yer ne içerler görmek için, giderek ayrışan iki dünyayı temas ettirmek için bir şey yaptınız mı? Desteklediğiniz parti bir şey yaptı mı? Desteklediğiniz parti çalışmadığında, bürokrasinin derin kuyuları içinde yan gelip yattığında, elitist, Atatürk'ü hiç anlamamış Kemalist, halkı hakir görerek halkçı, devleti soyarak devletçi, alabildiğine bencil ama milliyetçi, halkı dinle sömürerek laik, şövenist tutuculuğuyla inkilapçı, sadece kendine cumhuriyetçi olduğunda tepki gösterdiniz mi? Sağ partileri hala Osmanlı hülyalarında olmakla suçlayıp, kendileri 1930 romantizmine saplanıp kaldıklarında aslında ne kadar da muhafazakar olduklarını farkettiniz mi? Peki şu an bu kokuşmuş parti çürüyüp giderken bir şey yapıyor musunuz? Oy vermeyeyim de görsünler, twitterda laf sokayım da akılları başına gelsin demek dışında, aktif olarak partiyi sallayıp, yerle bir edecek kadar bir şey yaptınız mı? Ben yapmadım!
O halde ben aydın mıyım? Yoksa ben çok bilmiş entellektüelliğiyle kendisini %60 aptalın dışında sanan ve Aziz Nesin'in aslında kastettiği gerçek aptallardan mıyım?
Bursa - 11.08.2014
Ülkenin %60'ının aptal olduğu doğru. Peki hangi %60'ı? Sizin içinde bulunmadığınız %60'ı değil mi? Cahil bırakılmış, körü körüne bir adamın peşinden koşan, ne yapsan anlamayan, akılla, rasyonalizmle değil, ırkla, kanla, inançla, batıllıkla hareket eden %60'ı değil mi? Oysa siz CHP seçmeni öyle misiniz ya, küçüklükten beri kendinizi bir şey sanacak ölçüde iyi yetiştirildiniz, tüm pozitif ve sosyal bilimlere hakimsiniz ya, bilimsel teorilere, sosyoekonomik araştırmalara, ekonomiye vakıfsınız ya, bunu yapmamış, yapamamış kesimlere burun kıvırabilirsiniz. Onları hör görebilirsiniz. Öyle ya, onlar da okuyup öğrenselerdi canım. Bu bilgiler size altın tepside mi sunuldu sanki, çalıştınız, çabaladınız, kitaplara gömüldünüz, ders başında sabahladınız, onlar kıçlarının üstünde rahat rahat otururken öyle değil mi? Onlar sokakta ayakkabı boyarken, çöpleri karıştırırken, oto sanayide yağlı ve nasırlı elleriyle arabanızı tamir ederken, inşaatlarda, madenlerde, tersanelerde güvenliksiz koşullarda sizin gibi çok bilmiş, okumuşlar tarafından çalışmak zorunda bırakılırken. Sonra sizin gibi çok bilmiş, okumuş bazı mühendis, ekonomist başbakanlar, sizin gibi okumuş çok bilmiş iş adamlarıyla birlikte, bu bilerek cahil bıraktıkları insanları dinle, inançla, ırkla, ilkellikle manipule edip sömürürlerken seyrettiniz. Varoşlarda, kokuşmuş kenar mahallelerde bu insanlar yoksul ve yoksun bırakılırken, bu hayatı hakettiklerini düşündünüz değil mi? Siz de sonuçta bir çalışandınız ve sömürülüyordunuz değil mi? Ne yapabilirdiniz ki? Sonuçta daha iyi bir arabaya, daha büyük bir eve, bir yaz tatiline ihtiyacınız vardı.
Sonra birisi çıktı geldi. Onlardan birisi. Cahil ve ilkel birisi. Bu sefer onların dilinden konuştu. Onlara değer veriyormuş gibi yapabildi. Onları aslında sömürmüyormuş gibi yapabildi. Onları birleştirdi. Kendisinden bir kahraman, kendisine tapan hayranlarından yenilmez bir ordu yarattı. Burun kıvırdınız değil mi? Bu cahil halk adam olmaz, gerçeği görmez değil mi?
Peki elinizi hiç taşın altına koydunuz mu? Bir kere olsun kendiniz için değil, toplum için, bu ülkenin %60 aptallarını anlamak için, ne yer ne içerler görmek için, giderek ayrışan iki dünyayı temas ettirmek için bir şey yaptınız mı? Desteklediğiniz parti bir şey yaptı mı? Desteklediğiniz parti çalışmadığında, bürokrasinin derin kuyuları içinde yan gelip yattığında, elitist, Atatürk'ü hiç anlamamış Kemalist, halkı hakir görerek halkçı, devleti soyarak devletçi, alabildiğine bencil ama milliyetçi, halkı dinle sömürerek laik, şövenist tutuculuğuyla inkilapçı, sadece kendine cumhuriyetçi olduğunda tepki gösterdiniz mi? Sağ partileri hala Osmanlı hülyalarında olmakla suçlayıp, kendileri 1930 romantizmine saplanıp kaldıklarında aslında ne kadar da muhafazakar olduklarını farkettiniz mi? Peki şu an bu kokuşmuş parti çürüyüp giderken bir şey yapıyor musunuz? Oy vermeyeyim de görsünler, twitterda laf sokayım da akılları başına gelsin demek dışında, aktif olarak partiyi sallayıp, yerle bir edecek kadar bir şey yaptınız mı? Ben yapmadım!
O halde ben aydın mıyım? Yoksa ben çok bilmiş entellektüelliğiyle kendisini %60 aptalın dışında sanan ve Aziz Nesin'in aslında kastettiği gerçek aptallardan mıyım?
Bursa - 11.08.2014
8 Ağustos 2014 Cuma
kırıntı
ne istediniz o minicik çocuktan
kıvır kıvır saçlarıyla toprakta
değneğiyle suya kanallar açan
hayalleriyle dolduran dünyayı?
(Bursa - 08.08.2014)
kıvır kıvır saçlarıyla toprakta
değneğiyle suya kanallar açan
hayalleriyle dolduran dünyayı?
(Bursa - 08.08.2014)
ilk görüşte aşksızlık
demek ki
ilk görüşte aşksızlık bu oluyor
bir ormandan çıkar gibi aniden
üzerime dökülüyor tüm evren
dokunuşuyla zamanı çevreleyen
elinin avuçlarımın ortasında
kıpırtısı iliklerime doluyor
bakışları nefesimi soluyor
oysa yeni tuz buz olmuş kalbimin
kırıkları cam kalbimde duruyor
Bursa - 08.08.2014
ilk görüşte aşksızlık bu oluyor
bir ormandan çıkar gibi aniden
üzerime dökülüyor tüm evren
dokunuşuyla zamanı çevreleyen
elinin avuçlarımın ortasında
kıpırtısı iliklerime doluyor
bakışları nefesimi soluyor
oysa yeni tuz buz olmuş kalbimin
kırıkları cam kalbimde duruyor
Bursa - 08.08.2014
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)