karanlıklar giyindim
yürüyorum sessizliğin izinden
(Bursa - 31.12.2013)
Etiketler
kırıntılarım
(281)
şiirlerim
(139)
denemelerim
(34)
yarım şiirlerim
(30)
nadasta
(5)
giriş cümleleri
(1)
31 Aralık 2013 Salı
27 Aralık 2013 Cuma
sönümlenen
ne güzel karışması yağmurun toprağa
çiçeğin yaprağa...
gülüşünün düşlerime...
bulaşması umutlarımın bakışlarıma
uçucu baharlarının bitmeyen kışlarıma...
Bursa - 27.12.2013
çiçeğin yaprağa...
gülüşünün düşlerime...
bulaşması umutlarımın bakışlarıma
uçucu baharlarının bitmeyen kışlarıma...
Bursa - 27.12.2013
20 Aralık 2013 Cuma
10 Aralık 2013 Salı
kırıntı
yalnızlık sandığım şey aslında
her yerime bulaşmış bir ölümdür
her hücremin içinde yüzdüğü
acı bir şerbettir içimde dolanan
(Bursa - 10.12.2013)
her yerime bulaşmış bir ölümdür
her hücremin içinde yüzdüğü
acı bir şerbettir içimde dolanan
(Bursa - 10.12.2013)
8 Aralık 2013 Pazar
yağmura soyunmak
boğulur yağmurlar yapraklarında
üzerine ölümler giyinmiş
çıplak bir ağacın
Bursa - 08.12.2013
üzerine ölümler giyinmiş
çıplak bir ağacın
Bursa - 08.12.2013
28 Kasım 2013 Perşembe
27 Kasım 2013 Çarşamba
kırıntı
ve ben dağların eskidiğini gördüm
çiçeklerin yırtıldığını durup dururken çorak rüzgarda
birer birer yüzlerin eksildiğini gördüm
sararmış dudakları, morarmış dudakları, şaşı parmaklarıyla
mezarlara gözyaşları gibi boşaldığını gördüm ölülerin
ki ben hiç bu kadar hızlı ağlayamadım
(Bursa - 27.11.2013)
çiçeklerin yırtıldığını durup dururken çorak rüzgarda
birer birer yüzlerin eksildiğini gördüm
sararmış dudakları, morarmış dudakları, şaşı parmaklarıyla
mezarlara gözyaşları gibi boşaldığını gördüm ölülerin
ki ben hiç bu kadar hızlı ağlayamadım
(Bursa - 27.11.2013)
15 Kasım 2013 Cuma
alevler içinde kalan
yağmur düşer
kimse görmez
ben düşerim
yüreğim çatırdar
ellerim kırılır
düşlerim dağılır sana
kimse bilmez
yağmur düşer
konuştuğunda
ben toplarım o yağmuru
damarlarımda
alev alır içimde
benim yandığım gibi
kimse yanmaz
Bursa - 15.11.2013
kimse görmez
ben düşerim
yüreğim çatırdar
ellerim kırılır
düşlerim dağılır sana
kimse bilmez
yağmur düşer
konuştuğunda
ben toplarım o yağmuru
damarlarımda
alev alır içimde
benim yandığım gibi
kimse yanmaz
Bursa - 15.11.2013
13 Kasım 2013 Çarşamba
kırıntı
grilerin en dibine kadar
peşinden sürüklendiğim
o giderek solan umut ışığı
(Bursa - 13.11.2013)
peşinden sürüklendiğim
o giderek solan umut ışığı
(Bursa - 13.11.2013)
12 Kasım 2013 Salı
21 Ekim 2013 Pazartesi
kırıntı
beni sensiz düşünemezsin
oysa ben
kimi düşünüyorum seni hayal ettiğimde
yalnız gibi görünmeyen
yalnız yıldızları mı?
(İstanbul / Pendik - 21.10.2013)
oysa ben
kimi düşünüyorum seni hayal ettiğimde
yalnız gibi görünmeyen
yalnız yıldızları mı?
(İstanbul / Pendik - 21.10.2013)
20 Ekim 2013 Pazar
I'm way out of town
şehrin dışının dışındayım
kusmuğunda boğuluyor görüyorsun
yüreğime indiriyor yumruklarını
ruhumun gediklerinden geçip
küçük kelebekler gibi emekleyerek
kuzeyin soğuğunu yararak
bu evlerden çıkıyorlar
üzerimize basıp
kıt yağmurlarımızı çiğneyip
çürük bedenlerimizde soluklanıp
kendilerini zorluklarından
kendilerini ölümlerinden varediyorlar
buzla kaplı limanların pusundan sıyrılıp
sıcak bir bacakarasına dönüşüyor avuçları
tutamadığım zaman ellerini
tutamadığım zaman sözlerimi
yuvarlanıp dururdum boşluğuma
kendi üzerime sarıp arsızlığımı
gizemli ormanların ürpertisinde
bakardı dipsiz gözleri
öylece oturduğu yüreğinin dibinden
bir rahibeye sarılır gibi
şehirlerini sarmalayan bu limanların
doğurduğu
bak geçip duruyor içinden
istilacı ordular gibi
şaklatarak sesini yaralı yüreğimde
öte yandan nereden geldiler buraya?
kimler sürdü
tarlalar gibi çizgi çizgi
dirildiler
bir kapı gibi açardı da göğsümü kolaycacık
dayanırdı ruhuma
soğuk ellerinden bilirdim geldiğini
rahatsız edici rahatlığıyla
bu bir bumerang dedi
geri gelecek dedi
başından attığında
batıyordu gökyüzü
batıyordu göğsüme
sesini duymazdım
sessizliğini duyduğum kadar
çiçekler öterdi
içimin dinmeyen yağmurları altında
içimin dinmeyen sessizliği altında
yüreğimin kendini kıpırdatan uykusu
gözlerinin karanlık ışıltısı altında
eziliyor içimde buluttan kanatları
içimin dinmeyen yağmurları
aşkını içime saçıp
tohumlayıp sensizliği
büyütecek durmadan
(Helsinki - 20.10.2013)
19 Ekim 2013 Cumartesi
kırıntı
yaprak hışırtıları altında
yıldızlar
güneşin gölgelediği çığlıklarıyla
üstümüze akıtır karanlıklarını
bir rüzgarın fısıldadığı ıslık
kırık bir heykel gibi dondurur
kışlarımı
giyinir üzerine yalnızlıklarımı
aklıma dökülen bu paslı evren
(Helsinki - 19.10.2013)
yıldızlar
güneşin gölgelediği çığlıklarıyla
üstümüze akıtır karanlıklarını
bir rüzgarın fısıldadığı ıslık
kırık bir heykel gibi dondurur
kışlarımı
giyinir üzerine yalnızlıklarımı
aklıma dökülen bu paslı evren
(Helsinki - 19.10.2013)
17 Ekim 2013 Perşembe
1 Ekim 2013 Salı
kırıntı
içimde bir öksüz balık kaldı
kanatları rüzgarları süpüren
yüzgeçleri dalgalarda köpüren
solgun yetim kuşlar kaldı
(Bursa - 01.10.2013)
kanatları rüzgarları süpüren
yüzgeçleri dalgalarda köpüren
solgun yetim kuşlar kaldı
(Bursa - 01.10.2013)
26 Eylül 2013 Perşembe
kırıntı
beni öpücüklerle oyalar
öpücükten izler bırakır yüreğimde
yeterince dinleyemediğim
eski şarkıları hatırlatır bana
(Bursa - 26.09.2013)
öpücükten izler bırakır yüreğimde
yeterince dinleyemediğim
eski şarkıları hatırlatır bana
(Bursa - 26.09.2013)
20 Eylül 2013 Cuma
29 Ağustos 2013 Perşembe
16 Ağustos 2013 Cuma
13 Ağustos 2013 Salı
yarım gemi
Tunçtan kalkanları ve çocuksu öfkeleriyle
Uzak ülkelerin garip diyarlarından
Gemilere yükleyip korkularını
Besliyorlar umutsuzca umutlarını
Ateş basmış kalplerinin damarlarından
Taşınmaz bir yüreğin ağırlığı içinde
Ulaşılmaz bir ufkun karanlığı içinde
Gemiler yarım kalır, dalgalar yarım kalır
Bakire bir denizin kızgınlığı içinde
Anılar alev alır
- Tuğba'ya çifte ilkleme (akrostiş)-
Bodrum - 13.08.2013
Uzak ülkelerin garip diyarlarından
Gemilere yükleyip korkularını
Besliyorlar umutsuzca umutlarını
Ateş basmış kalplerinin damarlarından
Taşınmaz bir yüreğin ağırlığı içinde
Ulaşılmaz bir ufkun karanlığı içinde
Gemiler yarım kalır, dalgalar yarım kalır
Bakire bir denizin kızgınlığı içinde
Anılar alev alır
- Tuğba'ya çifte ilkleme (akrostiş)-
Bodrum - 13.08.2013
çift yürek
başlıyor adımlarım bak büyük yolculuğa
ellerim umut yüklü, ellerimde sessizlik
renklerini kuşanıp yürüyecek boşluğa
nefretini dizginleyip sensizlik
açılacak içimden sarhoşluğa
bak diyor, bak çiçekler, bu orman, kelebekler
ellerim bak titriyor, sanki bir çift yürekler
rengarenk dolanıyor içimi bir ışıltı
nehirler gibi güçlü, tutkulu bir parıltı
alevler gibi coşkun bir yağmur beni bekler
-sevgili dostum Berna'ya çifte ilkleme (akrostiş)...-
Bodrum - 13.08.2013
12 Ağustos 2013 Pazartesi
7 Ağustos 2013 Çarşamba
kırıntı
kendi taşlarından bıkıp
dökülür köprü
yalnızlığın içine
kendi sessizliğiyle konuşur
susar gibi
Bodrum - 07.08.2013
dökülür köprü
yalnızlığın içine
kendi sessizliğiyle konuşur
susar gibi
Bodrum - 07.08.2013
tortu
bir yıl aradan sonra
denizi ilk gördüğümde duyduğum
her sene giderek azalan
o çocuksu sevinç
ağlamaya başladı
içimde
beyaz evleriyle tepeler
üzerine yıkıldı
dallarıyla rüzgarları okşayan
titrek çam ağaçlarının
içimde
çok yavaş değişen bir şeyler
ne kadar da çok birikmiş
sinsice, haince, birdenbire
tıkamış damarlarımı
çökelmiş yüreğime
keskinliği kaybolmuş düşlerimin
körelmiş umutlarım
içimde
ve hiç değişmeyen
dokunulmadan kalakalmış
başka bir şeyler
fısıldar
ölmek için
yalvarır gibi
duyulmaması imkansız
bir biçimde
Bodrum - 07.08.2013
denizi ilk gördüğümde duyduğum
her sene giderek azalan
o çocuksu sevinç
ağlamaya başladı
içimde
beyaz evleriyle tepeler
üzerine yıkıldı
dallarıyla rüzgarları okşayan
titrek çam ağaçlarının
içimde
çok yavaş değişen bir şeyler
ne kadar da çok birikmiş
sinsice, haince, birdenbire
tıkamış damarlarımı
çökelmiş yüreğime
keskinliği kaybolmuş düşlerimin
körelmiş umutlarım
içimde
ve hiç değişmeyen
dokunulmadan kalakalmış
başka bir şeyler
fısıldar
ölmek için
yalvarır gibi
duyulmaması imkansız
bir biçimde
Bodrum - 07.08.2013
6 Ağustos 2013 Salı
5 Ağustos 2013 Pazartesi
tüm çiçekler siyahtır
karanlığın rengi düştü
tüm çiçekler altı üstü
siyahtır
ah çevirin yüzümüze
kara ölüm kuşlarını
türlü türlü ölümlerin
buram buram toprak kokan
boz bulanık düşlerini
zamanın biriktirdiği
nefesini yıldızların
çekip durun içinize
kırılsın avuçlarınız
ciğeriniz paralansın
zamanın elinden kaçıp
gel yanıma sen
yalnızlığın üstü kalsın
(Bursa - 05.08.2013)
tüm çiçekler altı üstü
siyahtır
ah çevirin yüzümüze
kara ölüm kuşlarını
türlü türlü ölümlerin
buram buram toprak kokan
boz bulanık düşlerini
zamanın biriktirdiği
nefesini yıldızların
çekip durun içinize
kırılsın avuçlarınız
ciğeriniz paralansın
zamanın elinden kaçıp
gel yanıma sen
yalnızlığın üstü kalsın
(Bursa - 05.08.2013)
kırıntı
içimde bu paslı deniz o günlerden kalan
ve güneşe yüz çevirmiş bir renksiz orman
öpücüklerle beslenen sönmüş bir yangın
külden dalgaları beynime dolan
(Bursa - 05.07.2013)
ve güneşe yüz çevirmiş bir renksiz orman
öpücüklerle beslenen sönmüş bir yangın
külden dalgaları beynime dolan
(Bursa - 05.07.2013)
30 Temmuz 2013 Salı
das kapital
yaptıklarım bellidir
korkak düşler satarım
yanan ormanlar satarım
yapayalnız oturan
heykel adamlar yaparım
toprağı avuçlayıp
ordan oraya taşıyan
rüzgardır kanatlarım
(Bursa - 30.07.2013)
korkak düşler satarım
yanan ormanlar satarım
yapayalnız oturan
heykel adamlar yaparım
toprağı avuçlayıp
ordan oraya taşıyan
rüzgardır kanatlarım
(Bursa - 30.07.2013)
27 Temmuz 2013 Cumartesi
p.tesi/çarş
hiçbir şeye benzemez pazartesi
bir insanı sonuna dek yaşamak neden
ta içine dek, dibine dek, boşaltana dek
kanına, kemiğine, iliğine dek
kendinin sığlığında bile boğulmamışken daha
elini tutuvermek neden ansızın
zamanını zamanına uydurmak neden
her şeye benzeyen bir çarşamba
(Bursa - 27.07.2013)
bir insanı sonuna dek yaşamak neden
ta içine dek, dibine dek, boşaltana dek
kanına, kemiğine, iliğine dek
kendinin sığlığında bile boğulmamışken daha
elini tutuvermek neden ansızın
zamanını zamanına uydurmak neden
her şeye benzeyen bir çarşamba
(Bursa - 27.07.2013)
24 Temmuz 2013 Çarşamba
nefes veren
çilek kokulu ölüm tadında umut
türlü türlü sen olarak içimde
yağmurdan korkan ıslak taylar gibi
huzursuzca ve ürkekçe
bekleşen
ılıklığıyla uyuşmuş düşlerinin
soluksuzluğunda nefes alan
nefes veren
hiçbir zaman var olmayacak
hiçbir zaman yok olmayacak
beklenmeye doymayacak...
hiçbir şey olmayacak...
hiçbir şey olmayacak...
Bursa - 24.07.2013
-yeni evimde-
türlü türlü sen olarak içimde
yağmurdan korkan ıslak taylar gibi
huzursuzca ve ürkekçe
bekleşen
ılıklığıyla uyuşmuş düşlerinin
soluksuzluğunda nefes alan
nefes veren
hiçbir zaman var olmayacak
hiçbir zaman yok olmayacak
beklenmeye doymayacak...
hiçbir şey olmayacak...
hiçbir şey olmayacak...
Bursa - 24.07.2013
-yeni evimde-
29 Mayıs 2013 Çarşamba
Kişisel
Hobbies:
Photography, Poetry, Chess, Philosophy, Literature, Archaeology, Astronomy, Swimming
Favorite Books:
Crime & Punishment (Dostoyevski)
Lord of the Flies (W. Golding)
Der Prozess (Kafka)
Il Deserto dei Tartari (Dino Buzatti)
Foucault's Pendulum (Umberto Eco)
Favorite Movies:
The Bridge on the River Kwai (1957)
Lawrence of Arabia (1962)
Doctor Zhivago (1965)
Das Boot (1981)
JFK (1991)
Saving Private Ryan (1998)
Being John Malkovich (1999)
Memento (2000)
Pieces of April (2003)
Favorite Music:
pre's Vivaldi, Bach, Beethoven, Chopin, Tchaikovski, Smetana, Dvorak
40's Edith Piaf
50's Elvis
60's Beatles
70's Beach Boys
80's Madonna, George Michael, Depeche Mode, Iron Maiden
90's Radiohead, U2, REM, Pearl Jam, Garbage
00's Placebo, Amy Winehouse
28 Mayıs 2013 Salı
sediment
dönüyorum
çiçeklerin geldiği yere
ellerim zamanın tohumlarıyla yüklü
artık umrumda olmayan
sabırlı bir geç kalmışlığın
dingin, buruk, kekremsi çökeltisi
yanaklarıma sıvanmış
tortularıyla boğmuş izlerini
senden kalan anıların
hiç ağlamamışım gibi
öylesine, duyarsız
zamanın tohumlarıyla yüklü
çiçekler gibi
kıyısında her şeyin.
Bursa - 28.05.2013
çiçeklerin geldiği yere
ellerim zamanın tohumlarıyla yüklü
artık umrumda olmayan
sabırlı bir geç kalmışlığın
dingin, buruk, kekremsi çökeltisi
yanaklarıma sıvanmış
tortularıyla boğmuş izlerini
senden kalan anıların
hiç ağlamamışım gibi
öylesine, duyarsız
zamanın tohumlarıyla yüklü
çiçekler gibi
kıyısında her şeyin.
Bursa - 28.05.2013
10 Mayıs 2013 Cuma
without within
her şeyi bırakıyorum
içime boşalan mavi gölgelerini
gökyüzünün, denizin, gözlerinin
bırakıyorum
içimde ve dışımdaki evreni
kendi haline
Bursa - 10.05.2013
içime boşalan mavi gölgelerini
gökyüzünün, denizin, gözlerinin
bırakıyorum
içimde ve dışımdaki evreni
kendi haline
Bursa - 10.05.2013
9 Mayıs 2013 Perşembe
8 Mayıs 2013 Çarşamba
deneme
hayatta teori ile pratiğin ilişkisi, satrançta düşünme ile hamlenin ilişkisi gibi kol kola ve uyumlu yürüdüğü sürece en etkin halini alır. arada bir hamle yapmadan çok ilerisini teorik olarak görmeye çalışmak, imkansızlığa doğru yaklaşmasının yanı sıra, ilerki hamleler açısından zaman sıkıntısına (Zeitnot) ve düşümeye daha az kaynak kullanma durumunda kalmaya neden olur.
öte yandan, hiç düşünmeden hamle yapmak da kaçınılmaz olarak yenilgiye götürür.
en etkin metodoloji, hemen hemen her şeyde olduğu gibi, aşırı uçlardan sakınarak, optimum dengeyi bulmakta saklıdır.
bu okuduğunuz yazı da özünde bir teoridir ve pratiğe dökülmezse hiçbir işe yaramayan boş bir yazıdan ibaret kalır.
Bursa - 08.05.2013
öte yandan, hiç düşünmeden hamle yapmak da kaçınılmaz olarak yenilgiye götürür.
en etkin metodoloji, hemen hemen her şeyde olduğu gibi, aşırı uçlardan sakınarak, optimum dengeyi bulmakta saklıdır.
bu okuduğunuz yazı da özünde bir teoridir ve pratiğe dökülmezse hiçbir işe yaramayan boş bir yazıdan ibaret kalır.
Bursa - 08.05.2013
kırıntı
kendimi yaşatıyorum
bir çiçek gibi merhametle, sabırla
suluyorum bir gün daha
yıllarca bekleyip duran ölü gövdemden
alevli tomurcuklar gibi fışkıran öfkemi
(Bursa - 08.05.2013)
bir çiçek gibi merhametle, sabırla
suluyorum bir gün daha
yıllarca bekleyip duran ölü gövdemden
alevli tomurcuklar gibi fışkıran öfkemi
(Bursa - 08.05.2013)
7 Mayıs 2013 Salı
kırıntı
çiçeklerin duyarlı evreninden
çiçek tozlarıyla bana ulaşan
sen; içimde kırılan bir yumurta
her yerime sıvanan, bulaşan
(Bursa - 07.05.2013)
çiçek tozlarıyla bana ulaşan
sen; içimde kırılan bir yumurta
her yerime sıvanan, bulaşan
(Bursa - 07.05.2013)
22 Nisan 2013 Pazartesi
deneme
bir insanın ağzının bozulması
entropi yasası gibi
kaçınılmaz olarak
artan yöne doğru
(Bursa - 22.04.2013)
entropi yasası gibi
kaçınılmaz olarak
artan yöne doğru
(Bursa - 22.04.2013)
21 Nisan 2013 Pazar
kırıntı
sen
gömdüğün ölüleri
çıkarıp yüreğinden
diri diri
yaşıyorsun durmadan
ben
yanıyorum
senin
günahsızları
aldığın
cehenneminde
(from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013 / Bursa - 21.04.2013)
gömdüğün ölüleri
çıkarıp yüreğinden
diri diri
yaşıyorsun durmadan
ben
yanıyorum
senin
günahsızları
aldığın
cehenneminde
(from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013 / Bursa - 21.04.2013)
14 Nisan 2013 Pazar
tümdenkaçan
herkes daha iyiyi ister
bir yerde durmak zorunda kalana kadar
işte öyle bir gündü
bir şeylerin ortasından geçiyordu evren
her şeyin arkasına saklanarak
rayından çıkmıştı zaman
üzerime dökerek kırıntılarını
kalakalmıştım bir anlamsız şehirde
karşılıksız nehirlerden beslenen
çiçeklerin toprağı çürüttüğü
bu ruhsuz şehre
paslı uçakları kusuyordu gökyüzü
eğri büğrü akıyordu zaman
bir gün benim de her şey böyle
gözlerimden akacak biliyorum
telefonu hiç çalmayan
kadınların hüznüyle
içimde bir tek
küçük bir çocuk gibi parlayan
kanatsız günahlarım
boyutsuz isyanlarım
kalacak
içimde fısıldayan sessizlik kalacak
günahını boynuma düğümlemiş
sesimde yıkılan duvarların kırıntıları
kalacak
belki bir gün
içime kansızlığını akıtan
kocaman bakışları altında
titrek yüreğinin
dolaşacağım bedeninde
seni kaybedene kadar
ama şimdi
toparlanmam için geceler verin bana
düşlerimi kuşanıp savaşlara düştüğüm
yarınlar verin bana
alışkanlık sürüklensin peşimden
ellerimi verin bana
dökeyim denizlere
bak
kendime iyi geldim
sonunda
(derleme - from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013)
bir yerde durmak zorunda kalana kadar
işte öyle bir gündü
bir şeylerin ortasından geçiyordu evren
her şeyin arkasına saklanarak
rayından çıkmıştı zaman
üzerime dökerek kırıntılarını
kalakalmıştım bir anlamsız şehirde
karşılıksız nehirlerden beslenen
çiçeklerin toprağı çürüttüğü
bu ruhsuz şehre
paslı uçakları kusuyordu gökyüzü
eğri büğrü akıyordu zaman
bir gün benim de her şey böyle
gözlerimden akacak biliyorum
telefonu hiç çalmayan
kadınların hüznüyle
içimde bir tek
küçük bir çocuk gibi parlayan
kanatsız günahlarım
boyutsuz isyanlarım
kalacak
içimde fısıldayan sessizlik kalacak
günahını boynuma düğümlemiş
sesimde yıkılan duvarların kırıntıları
kalacak
belki bir gün
içime kansızlığını akıtan
kocaman bakışları altında
titrek yüreğinin
dolaşacağım bedeninde
seni kaybedene kadar
ama şimdi
toparlanmam için geceler verin bana
düşlerimi kuşanıp savaşlara düştüğüm
yarınlar verin bana
alışkanlık sürüklensin peşimden
ellerimi verin bana
dökeyim denizlere
bak
kendime iyi geldim
sonunda
(derleme - from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013)
kırıntı
sessizliğimi düşürdüm yüreğimden
parçalara bölündü gürültüyle
(from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013)
parçalara bölündü gürültüyle
(from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013)
kırıntı
yeterince değişmedik
kötülükler, bataklıklar içimde
sen kağıttan gelinlikler içinde
her şeyden önce bakışlarım yaşlanıyor
her şeyden önce bakışların ölecek
(from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013)
kötülükler, bataklıklar içimde
sen kağıttan gelinlikler içinde
her şeyden önce bakışlarım yaşlanıyor
her şeyden önce bakışların ölecek
(from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013)
kırıntı
ağaçlar yağıyor üzerime
rüzgar ormanlarının sevişen düşlerinden
her şeye ağlıyorum
(from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013)
rüzgar ormanlarının sevişen düşlerinden
her şeye ağlıyorum
(from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013)
kırıntı
dünyayı dönüştüren
ve dünyaya dönüşen yalnızlıklar...
(from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013)
ve dünyaya dönüşen yalnızlıklar...
(from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013)
kırıntı
öleceğiz nasıl olsa
kuşanalım yağmurları
kurutalım çiçekleri
(from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013)
kuşanalım yağmurları
kurutalım çiçekleri
(from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013)
kırıntı
zaman...
dur! nereye gidiyorsun?
neler yapıyorsun bana?
(from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013)
dur! nereye gidiyorsun?
neler yapıyorsun bana?
(from A Late Quartet - İstanbul - 14.04.2013)
4 Nisan 2013 Perşembe
26 Mart 2013 Salı
kırıntı
içimdeki sezarsın
arkasını kollayan
damarları kanlarından damlayan
kendisiyle konuşup
dediklerini hep yanlış anlayan
(Bursa - 26.03.2013)
arkasını kollayan
damarları kanlarından damlayan
kendisiyle konuşup
dediklerini hep yanlış anlayan
(Bursa - 26.03.2013)
24 Mart 2013 Pazar
20 Mart 2013 Çarşamba
yarım kalan mükemmel daireler
içimden geçip giden
bir yol
bir şeylere çıkıyor
yağmurdan damarların ağına
gökyüzünü kuşatan duvarlara
ellerimin yüzüme varmasına
ben hiç bu kadar güzel oldum mu?
bu kadar ölü?
buna çıkıyor sonunda...
geceye doğru ilerlerdi
kendisini yarılayarak ölüm
kendisini yaralayarak ölüm
kendi hiçliğini yaratarak
kendisinden
bir kalbe dönüştürürdü sonra kendini
artık atmayan...
Bursa - 20.03.2013
bir yol
bir şeylere çıkıyor
yağmurdan damarların ağına
gökyüzünü kuşatan duvarlara
ellerimin yüzüme varmasına
ben hiç bu kadar güzel oldum mu?
bu kadar ölü?
buna çıkıyor sonunda...
geceye doğru ilerlerdi
kendisini yarılayarak ölüm
kendisini yaralayarak ölüm
kendi hiçliğini yaratarak
kendisinden
bir kalbe dönüştürürdü sonra kendini
artık atmayan...
Bursa - 20.03.2013
2 Mart 2013 Cumartesi
1 Mart 2013 Cuma
kırıntı
karanlıkların yerini öğrendim
içimde kaynayıp duran sessizlik
kabuğunu kıpırdatıp üstünden
pıhtısını fırlatacak yüzüme
gidip gelecek düşlerime
biriktirip durduğu öfkesinin
yağmurunu boşaltıp gökyüzüne
(Bursa - 28.02.2013)
içimde kaynayıp duran sessizlik
kabuğunu kıpırdatıp üstünden
pıhtısını fırlatacak yüzüme
gidip gelecek düşlerime
biriktirip durduğu öfkesinin
yağmurunu boşaltıp gökyüzüne
(Bursa - 28.02.2013)
16 Şubat 2013 Cumartesi
kırıntı
unutup kendisini
odaların içinde
geçip gidiyor ömür
sürükleniyor ruhu
kanatlarının peşinde
(Bursa - 16.02.2013)
odaların içinde
geçip gidiyor ömür
sürükleniyor ruhu
kanatlarının peşinde
(Bursa - 16.02.2013)
10 Şubat 2013 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)