15 Mayıs 2024 Çarşamba

kırıntı

ya bulutları ıslatır
ya çölleri kuruturum

                                            Sahrayı Cedid, İstanbul
                                                15.05.2024


7 Mayıs 2024 Salı

karanlıkların efendisi

geri geliyorlar
tüm renkleri dünyanın
gürültünün arasındaki sessiz kuş cıvıltıları
tüylerimi diken diken eden o heyecanları hayatın
gençliğe benzer bir coşku fırtınası
sanki hiç gitmemişler gibi
geri geliyorlar

sanki kuruyup boşalmış, çatlaklarla bezenmiş nehir yatağına dokunan
o ilk cılız su damarı, o tozlarla kaplı, çatlakların birinin içinde kaybolan
sessizce süzülür gibi akıp gelen o ilk cılız su damarı gibi
öyle geliyorlar
setleri yıka yıka değil belki
ama o günleri hatırlatıyorlar
her yer o kadar kupkuru ki, gazel olmuş toprağa değen o suyun kokusu
öyle tanıdık ve öyle uzak ki - uzaktı ki
nasıl unutmuş olabilirsin o kokuyu
ve unutmamışsın işte 
geri geliyorlar

tüm güzelliklerini taşıyorlar boşa geçmiş zamanın
tüm yoksunluklarını taşıyorlar kayıp yılların
o yüzden biraz da pişmanlığını
kendim olmamış olduğum
başkalarının kanıyla hayat bulduğum
başka bir derinin sıcaklığını giyindiğim
ölmemek için tutunmak zorunda kaldığım
başka çeşit bir ölümün
pişmanlığıyla geliyorlar

ve aslında sadece renkler değil geri gelen
biliyorsun sadece renkler değil
renkler asla kendi başlarına gelemezler biliyorsun artık
korktuğun, hep korktuğun, tanıdıkça daha da çok korktuğun
bir şeylerle geliyorlar
renklerin ve cümbüşün arkasında gizledikleri
o kocaman karanlık
gözünün içine fazlaca baktığında, kendisine dönüştüğün
her şeyi kaplayan, her şeyin kendisine bulandığı
o kocaman karanlık / yokluk / boşluk / anlamsızlık
her şeyin çok anlamlı yüce tanrısı
bin bir ismiyle teşrif edecek, biliyorsun
bu renkler, bu sesler, bu gürültülü ihtişam
onun gelişinin bir habercisi sadece, biliyorsun
geri geliyor

geliyor
tekrar ve yeniden yenileceğim - yenecek
önünde diz çökeceğim - çöktürecek
ayaklarına secde edeceğim - ettirecek
o gönlümün karanlık efendisi
geliyor işte beni teslim almaya
daha önce onlarca kez yaptığı gibi
bu kez de yine şüphesiz
kavrayacak beni o en zayıf yerimden
bulacak yine yumuşacık yaralarımı
pes ettirene kadar akıtacak kanımı

ve ben bir kez daha kaçıp sığınacağım
saklanacağım kendimden bile
kendim olmadığım için beni bulamayacağı
o ölüme en çok benzeyen hayatta kaldığım
neresi olduğunu da hiç anlamadığım
duygusuzluklar labirentime
alın bütün renkleri diyeceğim yine
alın her şey gri olsun
yeter ki içlerinde siyah olmasın
karanlık olmasın
beni bulmasın diyeceğim
hep buluyor çünkü

şimdi ise her şey işte ne kadar güzel
geri geliyorlar
tüm renkleri dünyanın
gürültünün arasındaki sessiz kuş cıvıltıları
tüylerimi diken diken eden o heyecanları hayatın
o gelene kadar
o gönlümün karanlık efendisi
bin bir ismiyle ve çok anlamlılığıyla
gelip de kapımın eşiğinde durup
adımı çağırana kadar
tadını çıkarmalıyım
bu gerçekten yaşadım diyebildiğim
kısacık kelebek hayatımı
sonuna kadar içime çekmeliyim
tüm damarlarıma hücrelerime kadar doldurmalıyım
doldurmalıyım ki unutmam uzun sürsün
şimdi yaşamalıyım yaşanacak ne varsa - ne kaldıysa
fazla sürmeyecek çünkü
duyuyorum yaklaşan adımlarını
geliyor ve can alan nefesi
neredeyse kapımda

o gelene kadar ben
kendime bir şarkı söyleyeceğim:

"cenneti başka yerde aramayı bıraktım
içimde taşıdığım cehennemi de
kendimde aramayı bıraktım"

kendi kendime bunu söyleyeceğim
o gelene kadar
ve o geldikten sonra da
dayanabildiğim kadar
nefesim kuruyup
düşüncelerim paramparça olana kadar
bunu söyleyeceğim
evet bunu söyleyeceğim
kendime
ve söylemeyi öğrendiğim kadar
öğreneceğim dinlemeyi de...

                                                                    İstanbul
                                                                                    07.05.2024 


4 Mayıs 2024 Cumartesi

pyrrhus

başarı 
o herkesin gittiği restoranda
o herkesin yediği yemeği yemekti
yemek bile değil de yediğini bildirmek
açlık nedir hiç bilmemekti
başarı
o herkesin girdiği denizde
getirmekti o herkesin ezberlediği gün batımını
anlamını bilmeden
o yabancı şehrin o meşhur meydanında
gururla pozlanmaktı
kimsenin geçmediği o bir arka sokağın
tarihsel acılarını tanımadan ve tatmadan
gülümsemekti fotoğraflarda
başarı
her yerden üzerine boşalan o kadim bilgeliklerin
zerresine temas etmemeyi başararak
hiç etkilenmeden, sıyrıksız ve pirupak
dokunulmaz, lekesiz, tertemiz bir cehaletle sıyrılıp geçebilmek
ama bunu fark ettirmemeyi başarabilmekti
zordur ama siz de işte bir o kadar hünerliydiniz
başarıysa işte size başarı
zaten başka da bir başarı bilmediniz
böyle olunca işte, başarılıydınız
başarılarla doluydu hayatınız

gidemediğiniz o ünlü şehir
alamadığınız o pahalı parfüm
binemediğiniz o lüks araba
ve aşk acısından başka
bir acı bilmediniz

hiçbir şey demeden konuştunuz
sizi hiç duymayan arkadaşlarınızla
hepsi size benzerlerdi

olmayan zaferler kazandınız her gün
cesetsiz, kansız savaş meydanlarında
gerim gerim gerinerek dolaştınız
muzaffer komutanlar misali
hiç var olmamış şehirler kuşattınız
yaptım sandığınız başarılı planlarınızla
gedikler açtınız olmayan surlarında
kervan geçmez, boş, tozlu bozkırların
yanınızda yapışkan dalkavuklarınız 
doru bir atın sırtında fatihler gibi gururlu
sahte mutluluk göz yaşlarınızla girdiniz
hiç olmayan viran kapılarından şehirlerin
saklayamadığınız bir kibirle selamladınız
yollarınıza sıralanmış yeni tebaanızı
sizi izleyen o şaşkın, hayranlık ve korku dolu gözleri
aslında hiç var olmadı

oysa
güneşi kucaklayıp avuçlarınızda
sıcaklığını geçirebilmekti tüylerine
hiç kimse görmeden, fark etmeden
amaçsızca sevdiğiniz o sokak kedisinin
başarı
o nemli toprağına elinizi sürüp o eski kentin
yaralarını hissedebilmekti damarlarınızla
üzerinden gelip geçmiş tüm insanlığın

oysa
o köprüleri, binaları
trenleri, uçakları
hep başarısızlar yapar
hep başarısızlar yazar
onların şarkılarını
ve başarısızlar dinler

                                                                        Halkalı, İstanbul
                                                                                             04.05.2024