20 Kasım 2015 Cuma

koblenzer stadtwald

1001 gün

bir gün bir rüya gördüm
yine o ormana giren patika yoldan içeri giriyordum
yine sağ tarafta o dikenli teller ve ötesinde o gizemli bina
çocukken insan hiç merak etmiyor korktuğu binaların içini

sonra o köprünün altını hatırladım
kızakla kaydığımızda ulaşamadığımız o yüksek otoyol köprüsü
üzerindeki uğultu
altındaki derin ve soğuk gölgeler
mutlaka bir şey olmalıydı oralarda
mutlaka bir şeyler olmalıydı
ama ben orada olmamalıydım
ürkmeliydim her zamanki gibi

o sık ağaçlık, ormansı, eğimli, engebeli, boğucu, insanı içine çekip yutan o garip havası yetmezmiş gibi
üzerimizde o yüksek beton bacaklar
ve üstümüzde minik binlerce uçak gibi vızıldayan arabalar
mutlaka o ayakların dibinde bir şey gömülü olmalıydı
hiç aklıma gelmemiş

takıldım kaldım
bari madonna dinleyeyim
ve evden hiç çıkmayayım
çıkamayayım

******

sonra bazı yollar vardır
sanki hiç yoklardır
sadece başları ve sonları vardır
o yollara bir girdiğimizi biliriz
bir de çıktığımızı

saraya çıkan o yol gibi
mcdonalds'la başlar
sarayla biter
arada sadece park eden hep benzer arabalar vardır
o halde yol da olmalıdır
ama yoktur
olması gereken yerde
koca bir boşluk
iplik gibi takılmış uzar yüreğimizden
çektikçe yüreğimizi de alır götürür

dün gece ben o ağaçların altında oturdum
o nemli bankların üzerinde dengede
o garip kokusunu yudumladım
ürperen bitkilerin ayazda