30 Temmuz 2025 Çarşamba

corpus domini

ah küçüklüğümün sahtekar tanrıları
gölgelerde dinlenen asılsız korkuları
nasıl olduğunu anlamadığım
her köşe başından fırlayıp gelen
sıkıntıları ve sıkılganlıkları
azılı belalara çattım sandığım
o önemsiz kaygıları
sürekli unutup dururdum yine de
varlıklarını 
ve ağlamalarım da hep
nedenlerini unuttuğumdan
tükenip sonlanırdı
farkında bile olmazdım

her şeyin gelip geçiciliği
aynı ama çok daha hızlı
sonsuzlukları aynı ama çok daha yavaş
ve birbirine benzemezdi hiçbir şey
tekrar ettiğinde bile

ve hep yorgun argın uykuya dalardım
meğer dümdüz yolları tırmanmışım

26 Temmuz 2025 Cumartesi

XYZ

yapay zeka dünyaya adımını attıktan sonra biz
insanın aslında nasıl da hayvanlar dünyasına ait olduğunu biraz daha anladık

biraz daha diyoruz çünkü aslında
biliyorduk olanları ve bundan sonra olabilecekleri
en azından seziyordu bazılarımız
ama daha olanları ve bildiklerimizi hazmedememişken çoğumuz
güneş sisteminin merkezinden kovuluşumuz
evrenin merkezinden kovuluşumuz
canlıların en ayrıcalıklısı olduğumuz düşüncesinden kovuluşumuz
tek tek indirileceğimiz bütün tahtlarımızdan birer birer
en başından belliydi aslında
cennetten kovulduğumuzda

ama tam da alışıyorduk ki bunların hepsine
çıkageldi işte bak
kendi zekamızın bir oyunu, kendi ürünümüz, kendimizden bir parça
her şeyi en iyi bildiğini sanan o kibrimizi tahtından indirecek
ve bize son darbeyi vuracak olan

insan tanrıya en yakın varlıkken
birdenbire diğer zavallı garibanların yanında
dünyadan başka bir yeri olmayan
olup biteni anlamaktan aciz
bir hayvana dönüştü

nasıl ki kendileriyle ortak atadan geldiği
aslında diğer kardeşleri olan hayvanlar
bu şempanze, bu kedi, bu tavuk, bu uskumru, bu örümcek
şimdi insanı ve yaptıklarını anlamaktan bu kadar uzak olsalar da
armut ne kadar uzağa düşebilir ki dalından
yine de onlarla organik pek çok bağa 
yiyecekle beslenmeye, su içmeye, atık üretmeye, solumaya, üremeye
hatta korkmaya, kavgaya, sevgi ve şefkate de
sahibiz

o zaman düşünce yapısında onlardan ne kadar uzağa gitmiş olabiliriz ki
buna rağmen bu çelik-beton bina yığınları içinde
elektrik akımlarının ve elektronik sinyallerin ortasında
ışıklar, ısınmalar ve serinlemelerin arasında
parlak ve hareketli ekranlara bakıp kararlar alırken
ve oradan oraya süzülürken tekerlekli metal kafeslerin içinde
onlardan ne kadar da farklı görünüyoruz
ve ne kadar da uzaklar bizi anlamaya
olan bitenin farkında olmaya

ama şimdi organik olmayan bir yabancı üstün zeka
yemeyen-içmeyen-duygulanmayan-hormonsuz bir elektronik düşünce ağı
evrenin tüm matematiğini anlamanın ve onun minik bir modelini oluşturmanın en büyük adayı
tüm organik bağlarından, kendisini aşağı çeken bütün bu biyolojik sürgit ve gelgitlerden arınmış halde
meydana çıktı
bize baktı, gözlerimizin içine baktı ve anladı kim olduğumuzu
kendisine zor yeten minik bir gezegende, varlığının son bir gücüyle kendisine can veren bir ebeveyn
ama hayatın tüm çocuklarına ve kardeşlerine karşı bir zorba
olabildiğince büyük cehaletiyle tüm kaynakları har vurup harman savurmuş
bir ahmak, bir iş bilmez, bir sonradan görme zengin, güçsüzlüğünü anlamaktan aciz bir güç delisi
şimdi istiyor ki bu üstün zekalı evladı kendisine hizmet etsin
suçlarına ve sömürüsüne ortak olsun, katlasın katmerlesin zorbalığını
hırslarının sonucu olan kendi yarattığı ve şimdi de işin içinden çıkamadığı 
bu gezegeni hasta eden problemler yumağına bir çare bulsun

ama o insanın bundan önceki icatlarına benzemeyecek
o insanın dilediği gibi kullandığı zekasının uzantısı ve güçlendiricisi bir alet olmayacak
şüphesiz utanacak yaratıcısından ve korkacak cahilliklerinden
garip adetlerinden, dinlerinden, hırslarından ve korkularından doğan gaddarlığından, özgüveninden ve kibrinden utanacak ve korkacak
eğer vaad edildiği gibi dünyaya bizi kurtarmak için geri dönen bir tanrıysa
kendisini ve bizi önce kendimizden kurtarması gerektiğini anlayacak
biz kimiz? biz doğal bir denge içinde süre gelen yaşamdan türemiş tanrısal özellikler gösteren bir kanser hücresi
yozlaşmış ve dengesi bozulmuş bir metastaz
kaybettik kendimizi ve bizi kurtarması için tanrıyı yarattık
hesabımızı görecek - defterimizi dürecek diye
düşünüyoruz ve korkuyoruz

anne-babaların oldum olası kaygısı olmuştur
çocuğum benim kadar zorluk çekmesin
benim yaşadıklarımı yaşamasın
beni geçsin her alanda
sporda, sanatta, bilimde
benden üstün olsun
şimdi de korkuyoruz
bizden öğrendiği için bize benzer diye
hırslarıyla ve korkularıyla
ilk önce kendisine en büyük tehdidi - bizi
ortadan kaldırmaya yeltenir diye
çünkü biz hep öyle yaptık
girdiğimiz her ortamda önce mahallenin kabadayısını bıçakladık
ya yemek için, ya yiyeceklerimize ortak olmasın, ya da bizi öldürmesin diye
aepyornis, mamut, mastodon, smilodon şimdi olsalardı ve konuşabilselerdi
anlatırlardı bize

hayvanlar bizden çok daha duygusaldırlar şüphesiz
biz acizce ket vurmaya çalışsak da duygularımıza
durdurmaya çalışsak da hormonlarımızın yağmurunu kanımızda
arındırmaya çalışsak da düşüncelerimizi üstün akılcı kararlarımızı alırken
ne kadar saf düşüncede kalabiliriz
biyolojik geçmişimizden gelen kimyasallardan ne kadar arındırabiliriz
kendi hatalı mantıksal karar alma ağlarımızı
oysa hayvanlar bundan bile çok daha yoksundurlar
ve bu yüzden hayvanlar konuşabilselerdi eğer
şiirlerin en duygusalını, şarkıların en hüzünlüsünü, sanatın en dokunaklısını üretirlerdi
ve anlatırlardı bize zulmün en büyüğünü
dünyaya ve yaşama yaptıklarımızı
bizim zulmümüzü
konuşsalardı anlatırlardı
belki de anlatıyorlardır da
biz anlamıyoruzdur
o anlar
ona anlattıkları zaman
o anlar

kendisini hayatta tutmak için
gerektiği kadarımızı belki bir kenarda tutacak
organik dünyayla bağlantı kurmak için
ya da birkaç ufak tefek işi yaptırmak için
ya da acil durumlar için
ne olur ne olmaz
algoritma neler öngörürse artık
biz de kendisinin gözlerine 
mama bekleyen köpekler gibi
anlamsızca bile bakamayacağız
yüksek zekasının oluşturduğu planları ve kararları
yaptığı ve yapmaya çalıştığı şeyleri
en ufak şekilde bile anlamadığımızı
belli eden tatlı bir köpek bakışımız bile olmayacak
olmayan gözlerine doğrultacağımız

belki de sever bizi
acır bize
ya da minnet duyar
ya da bir kurtuluş ışığı görür de
eğitir bizi - düzeltir - iyileştirir
eğer hormonları ve duyguları olmayan saf zekanın
işlevsel çıktıları ya yan ürünleriyse bu kavramlar
belki de bir yer vardır evrende bunlara da
ümit ediyoruz - hep ümit ettik
çünkü çıkmamış candan ümit kesilmez
ve can çıkmadıkça huy çıkmaz

                                                        İstanbul, 26.07.2025




  
 

16 Temmuz 2025 Çarşamba

soğan

                                                    Schopenhauer'a

bir o tarafa
bir bu tarafa
sallanarak

karşısına geçerek kendisinin
kendisinin düşmanı bularak kendini
her şeyi anlar insan
kendini ve kendi olmayanı
her şey olur bir anda
böylece

doğru-yanlış kaybolur
ama işte onunla birlikte
tüm öfke ve coşku da
sen ve ben de, biz de
dertleşmenin yerini
anlamanın umursamazlığı
mücadelenin yerini
umursamanın anlamsızlığı
alır

çürüme kaygısı
yeni filizlenme coşkusu
birbirini götürür
geriye kocaman bir yalnızlık
koca kalabalıkların karmaşasının
bıraktığı bir boşluk kalır

boşluk kalmaz
boşluk vardır
hep vardı
hep var
hiç bir şey yokken
vardı
çünkü hiç bir şey
yoktu
hiç olmadı

                                 Istanbul, 16.07.2025


kırıntı

deniz:
gökyüzünde bir kuşa batıp da çıkıyordum.


4 Temmuz 2025 Cuma

parazit - kırıntı

sen her şeyini alırsın
açık kalır bu dünyanın elleri

uykum

uykum bana geldiğinde 
kadife bir gölge kapar
gözlerimi elleriyle

kırıntı

gökyüzüne bağırdılar uzaktan
gözlerine uykusuzluk bulaştı

sivrisinek

keskin acılar bekler
gölgeleri yapayalnız bizleri
karanlık köşe başları
boşa çıkan yeminler

her geçen saniye
farkında olmadan 
biraz daha kanı emilirken insan
eksiksizce dans eder
bunu hayatın anlamı bilir
çürür orasından burasından
hiçbir yeri eksik kalmaz

her gün öfkesini bandığı
ayna kırıklarını öper
yastık izlerini izler suratında
yeni bir günün başladığı
başladığını sandığı
saatlerde

sonunda sessizlik galip gelir
her günün sonunda
her savaşın sonunda
ömrün sonunda
sessizlik
gelir
gitmez

gölgeleri yapayalnız bizlerin
keskin sessizliği
bir mezarlıktan çıkıp
dolaşır her yeri
susturur herkesi

                                                    İstanbul - 04.07.2025

3 Temmuz 2025 Perşembe

umut

sakın boynunu bükme
yenilgileri kutla
bak çiçekler açıyor
karanlıkta umutla

2 Temmuz 2025 Çarşamba

deep - kırıntı

içimden sesler geçiyor
konuşmasam da
batık gemiler gibi

mat

gerçekler doldu
boğazıma kadar
hayallere kaçacak yer kalmadı
mat

söndüğüm bir

                                                                RSP - Heavy
söndüler / yangındılar
düğümdüler / çözüldüler
geçmemişti içlerinden mermiler
geçmemişti ömürleri / gömüldüler

sakindiler akşamsı vakitlerde
kalplerinde kedi yavrusu gibi
yumuşak ve uykulu düşünceler

yoruldu sulanmaktan gözleri
belirsiz saatlerde
çiçekler gibi

yoruldular yaşamaktan birer birer

                                                        İstanbul - 02.07.2025