doğrudur
böyle zamanlarda
başımı avuçlarıma gömdüğüm
diri diri
doğrudur
düşlerimin çığlık çığlığa
çorak toprağa boşaldığı
avuçlarımdan
taşıp
(Bursa - 26.09.2012)
Etiketler
kırıntılarım
(281)
şiirlerim
(139)
denemelerim
(30)
yarım şiirlerim
(30)
nadasta
(5)
giriş cümleleri
(1)
26 Eylül 2012 Çarşamba
23 Eylül 2012 Pazar
kırıntı
hem biz,
sevmediğimiz insanlardan çocuklar doğurup
salıp ortalığa
dünyayı pislikle doldurmadık mı?
(Bursa - 23.09.2012)
kırıntı
ter damlaları koşuşturuyor içimde
oradan oraya yük taşıyan karıncalar gibi
(Bursa - 23.09.2012)
oradan oraya yük taşıyan karıncalar gibi
(Bursa - 23.09.2012)
deneme
duyu organları vücut enerjisini verimli kullanmak için bütün verileri değil, sadece değişimleri kaydeder. aynı bir resmi sıkıştırmak gibi... bu sebeple de her algı görecelidir, bir önceki duruma göbekten bağlıdır.
bu yüzden yokuş yukarı koşarken, arazinin meyili düzleşir ve yokuşun tepe noktasındaki düzlüğe ulaşırsanız, koşmaya devam etmenize rağmen göreceli bir dinlenme hissi gelir.
(Bursa - 23.09.2012)
22 Eylül 2012 Cumartesi
21 Eylül 2012 Cuma
kırıntı koleksiyonu
özel koleksiyon
aşka bilet kalmamış
kanatlarını içine çek
derin derin
kırılmasınlar
genel koleksiyon
susuz çiçeğin gözyaşları
(karışık - bu bir süre gider)
aşka bilet kalmamış
kanatlarını içine çek
derin derin
kırılmasınlar
genel koleksiyon
susuz çiçeğin gözyaşları
(karışık - bu bir süre gider)
19 Eylül 2012 Çarşamba
kırıntı
yağmura doğru yürü
içindeki çocuk biraz ıslansın
bir kalp gibi at içinden onu
bir kalp gibi at
damarlarına kelebekler boşalsın
(Bursa - 19.09.2012)
içindeki çocuk biraz ıslansın
bir kalp gibi at içinden onu
bir kalp gibi at
damarlarına kelebekler boşalsın
(Bursa - 19.09.2012)
16 Eylül 2012 Pazar
olmayan bir çocuğa ağıtlar
bir gün belki
kanımı imbik imbik damıtır
içimden bir damla gibi süzülür
içimden bir ağıt gibi dökülür
içim içimden çekilir
kendisini soğuran bir dipsiz kuyuya dolar
çok güzel bir reaktörde mayalayıp kendini
soluksuzluğundan doğar
o olur
hayallerim, hüzünlerim, hislerim,
kemiklerim, dokularım, etlerim,
birbirlerini kesen bıçaklar gibi
parçalanır, dağılır ve yoğrulur
o olur
o olmamışsa hala
bekliyorsam bu kadar
suçlusu yıldızlardır
leptonlar, mezonlardır
girişimler, kırınımlar,
füzyonlar, mutasyonlar,
enzimler, hormonlardır...
bekliyorum
öyle güzel gel ki çocuk
bu kadar beklettiğine değsin
(İstanbul-Acıbadem / Bursa / Gemlik - 16-19.09.2012 - hala devam ediyor)
kanımı imbik imbik damıtır
içimden bir damla gibi süzülür
içimden bir ağıt gibi dökülür
içim içimden çekilir
kendisini soğuran bir dipsiz kuyuya dolar
çok güzel bir reaktörde mayalayıp kendini
soluksuzluğundan doğar
o olur
hayallerim, hüzünlerim, hislerim,
kemiklerim, dokularım, etlerim,
birbirlerini kesen bıçaklar gibi
parçalanır, dağılır ve yoğrulur
o olur
o olmamışsa hala
bekliyorsam bu kadar
suçlusu yıldızlardır
leptonlar, mezonlardır
girişimler, kırınımlar,
füzyonlar, mutasyonlar,
enzimler, hormonlardır...
bekliyorum
öyle güzel gel ki çocuk
bu kadar beklettiğine değsin
(İstanbul-Acıbadem / Bursa / Gemlik - 16-19.09.2012 - hala devam ediyor)
14 Eylül 2012 Cuma
deneme
Hangi insan daha çok zarar verir?
- Yapılacak bir iş varken, tezcanlı davranıp gönüllü olarak işe atlayan ama işi yürütmeyen / işi yapabilecek yetkinlikte olduğu halde tembelliğinden ya da ataletinden dolayı işe bulaşmayan?
- Yanlış giden bir işe aceleci müdahale ederek, başarısız olup, o işi çözme konusunda demotive bir ortam yaratan / insiyatif almaktan korktuğu için işi öylece oluruna bırakan / işe fazla detaylı yaklaşıp, hantal bir projeye çeviren ve bu arada treni kaçıran?
- Yapılacak bir iş varken, tezcanlı davranıp gönüllü olarak işe atlayan ama işi yürütmeyen / işi yapabilecek yetkinlikte olduğu halde tembelliğinden ya da ataletinden dolayı işe bulaşmayan?
- Yanlış giden bir işe aceleci müdahale ederek, başarısız olup, o işi çözme konusunda demotive bir ortam yaratan / insiyatif almaktan korktuğu için işi öylece oluruna bırakan / işe fazla detaylı yaklaşıp, hantal bir projeye çeviren ve bu arada treni kaçıran?
deneme
Başta riski bilmeden, analizin güvenlik katsayısını tahmin ederek yola çıkmak, durum netleştikçe, riskin altında ya da üstünde kaldığını farketmek, bir matematiksel hesaplanamazlık kısır döngüsü müdür? "Bütün Giritliler yalan söyler" diyen Giritli gibi? Tam değil, sanki, işin derinliğine girdikçe istatistiksel olarak kenarlardan uzak durmayı maksimize edebilecek bir yöntem varmış ama ideal çözüm mümkün değilmiş gibi...
Bir işe başlamadan, ne kadar detaylı analiz gerektiğini, daha işi bilmeden belirlemeye çalışmak...
Yetersiz bir analizle başlayıp, sonradan kriz yaşamak...
Aşırı analiz edip, kolay bir işe fazla enerji ve emek gömmek...
Starcraft Raid vs. Starcraft Death Fortress
Bir işe başlamadan, ne kadar detaylı analiz gerektiğini, daha işi bilmeden belirlemeye çalışmak...
Yetersiz bir analizle başlayıp, sonradan kriz yaşamak...
Aşırı analiz edip, kolay bir işe fazla enerji ve emek gömmek...
Starcraft Raid vs. Starcraft Death Fortress
9 Eylül 2012 Pazar
kırıntı
ölüm:
şimdi yeni yeşeren bir filiz gibi
hep var olan bir tohumdu aslında
içimizde saklanan
(Bursa - 09.09.2012)
şimdi yeni yeşeren bir filiz gibi
hep var olan bir tohumdu aslında
içimizde saklanan
(Bursa - 09.09.2012)
5 Eylül 2012 Çarşamba
4 Eylül 2012 Salı
duru-duyu
ne gariptir, dinlenen eski bir şarkıya ait birkaç notanın, eski mekanların ziyaretinden, kafada canlanan görüntülerden çok daha hızlı bir şekilde beynin derinliklerindeki anıların kalbine ulaşıvermesi ve elini ayağını kesmesi, dizlerini titretip seni öylece bırakıvermesi.
evrimin hangi büyülü mekanizmasıdır bunu gerekli kılmış olan? ormanın içerisinde, kör karanlıkta, bir ağacın dalında otururken, seslerden örülü bir ağ, bir yumak etrafını saran, geçmiş hayatından tanıdığın bir ödülü, bir tehlikeyi ansızın bir acı gibi beynine saplayan, kulağına haykıran... seni ölümle, hayatta kalmayla ilgili bir şeylerin içinde yüzdüren, boğan.
şimdi ise onun bir gülüşünü, bir mimiğini, suratına çarpan, kokusunu damarlarında dolaştıran, seni hiç bilmediğin, yeni keşfedilmiş başka ölümlerin kıyısında dolaştıran, seni öteye ve beriye götürüp getiren...
Bursa, 04.09.2012
evrimin hangi büyülü mekanizmasıdır bunu gerekli kılmış olan? ormanın içerisinde, kör karanlıkta, bir ağacın dalında otururken, seslerden örülü bir ağ, bir yumak etrafını saran, geçmiş hayatından tanıdığın bir ödülü, bir tehlikeyi ansızın bir acı gibi beynine saplayan, kulağına haykıran... seni ölümle, hayatta kalmayla ilgili bir şeylerin içinde yüzdüren, boğan.
şimdi ise onun bir gülüşünü, bir mimiğini, suratına çarpan, kokusunu damarlarında dolaştıran, seni hiç bilmediğin, yeni keşfedilmiş başka ölümlerin kıyısında dolaştıran, seni öteye ve beriye götürüp getiren...
Bursa, 04.09.2012
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)