10 Kasım 1999 Çarşamba

o vardı

bir gün garip bir korku duydum.
üzerime atlayan kediler gibi bir korku…
sonra uyandım.
o vardı.
gittiğini duyamadım.

o gittiğinde, kediler gibi uyandım.
ellerimi avuçlar gibi yaptım.
dudaklarımı duvarlar gibi yaptım.
sonra utandım, garip bir korku duydum.
o vardı.

o vardı.
nasıl ki gökte ay,
nasıl ki suda balıklar,
nasıl ki ellerimde, yüzümde yaralar, tırnak izleri,
nasıl ki umut, işte o da…

oda; sarımsı ve bomboş; bir şey yapmıyor sesleri yankılamaktan başka.
o vardı.
kelimeler yetmiyor anlatmaya.
sigara dumanı gibi doldurmuştu her yeri.
bağırıyordu; yankılıyordu oda.

yankılıyordu, orada, burada, dudaklarımda.
onu düşünüyordum, öyleyse…
o vardı.
düş ve gerçek arasında asılı
sayıklıyordum geceyi, gündüzü ve bildiğim her şeyi.

sayıklıyordum ve kediler görüyordum durmadan.
garip bir korku duyuyordum sanki.
uyandım.
güzel gece sabahladı benimle… - o yoktu-
sonra gitti, gittiler, gece, o, umut ve başka ne varsa.

sonra bir gün garip bir korku duydum.
öylesine…

Ankara - 10.11.1999 

9 Kasım 1999 Salı

benim hikayem

sığlığımı paylaşabilecek kadar derin…

bulamadım.
sanki ben kanatlı atlar aradım,
sanki ben çift başlı kuşlar aradım,
sanki ben geçilmemiş yollar aradım,
sanki ben…
gelmedi ki.
sanki ben…
… aramadım.

selam Pegasus, selam!
selam uçamayan bütün atlara!
hatırlatın da bir dahaki sefere size
bir tanrı nasıl düşer gökyüzünden
durup dururken
onu anlatayım;
nasıl
gök
yüzünden.

                                                           Ankara - 09.11.1999

8 Kasım 1999 Pazartesi

yaşamak

yaşamak mı…
ben yaşadım ey dostum!
çırılçıplaktı ayaklarım doğduğumda,
anlamsız bakan gözlerim vardı.
ve ölürken yine çıplak ayaklarım,
yine anlamsız bakıyor gözlerim.
anlamsız.
yaşamak mı dedin…
ben yaşadım ey dostum.
bulutlar nasıl yaşadılarsa
öyle yaşadım.

                                                           Ankara - 08.11.1999